15 Mart 2017 Çarşamba

ÖĞRENME STİLLERİ

   Öğrenme stili; öğrenenin algılama, düşünme, hatırlama ve problem çözme şekillerini temsil eden bilgiyi işleme alışkanlıklarıdır.
   Öğrenme stili ‘bireylerin bilgiyi işleme ve düzenlemede ya da çevresel uyarıcılara verdikleri tepkilerde farklı yollar kullanmaları’ (Newby, Stepich, Lehman ve Russell, 2000); “öğrenenlerin çevresini algılama, bilgiyi işleme, çevresi ile etkileşim kurma ve tepkide bulunmada kullandığı tercihleri belirleyen özellikler” (Şimşek, 2002), her bir öğrencinin yeni ve zor bilgiyi öğrenmeye hazırlanırken, öğrenirken ve hatırlarken farklı ve kendilerine özgü yollar kullanmasıdır (Dunn ve Dunn, 1993) biçiminde tanımlanmaktadır.(1)




   Öğretim gerçekleştirceğimiz bireylerin öğrenme sitillerini bilmemiz hazırlayacağımız öğretim tasarımında yol gösterici olacaktır. Bireylerin bilişşel, duyuşşal, fiziksel ve sosyal özelliklerini bilmek de en büyük yol göstericilerimizdendir.  Bireyler bir konuyu algılamaya,  anlamaya ve kullanmaya çalışırken farklı yollar izlerler. 


  İnsanlar genellikle dört yoldan öğrenirler.
1.Görsel
2.İşitsel
3.Kinestetik
4.Sosyal
Sosyal öğrenme stili son zamanlarda ortaya çıkarılmış ve bu öğrenme stiline ilişkin uygulamalar geliştirilmiştir. Öğrenme stilleri üzerine yapılan araştırmalar sonucunda insanların %73 ünün en az iki öğrenme stilini de kullandığını ortaya çıkmıştır. Öğrenme stillerinden en az birine sahip olanların oranı oldukça azdır.
(2)

GÖRSEL ÖĞRENME

    Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih ederler. Kendi kendine okuyarak öğrenirler. Renkli şeyleri, grafik ve haritaları tercih ederler.
Görseller, özel yaşamlarında genellikle düzenli ve titizdir.
* Karışıklıktan ve dağınıklıktan rahatsız olurlar.
* Dağınık bir masada çalışamazlar, önce masayı kendilerine göre düzenlerler daha sonra çalışmaya başlarlar. 
* Kalem, silgi, kalemtıraş gibi araçlar için sıra veya masada kendilerine göre yerler belirlerler ve bu araç gereçleri hep bu yerlerde tutarlar. 
* Çantaları dolapları her zaman düzenlidir. 


* Yazmayı sevmeseler bile defterlerini düzenli ve itinalı kullanırlar. 
* Defterlerinin köşeleri kıvrılmaz, kıvrılırsa da ataç takarak bu kıvrılmayı önlemek için gayret gösterirler. 
* Görsel sanatlar, edebiyat, yaratıcı yazı çalışmaları ve deneme tarzında yazılmış olan edebi eserler ilgilerini çeker. 
* Konu anlatımı veya bir olayın anlatımındansa yazılı olarak verilmesini tercih ederler. 
* Okudukları ve yazdıkları metinlerde yazım, noktalama ve diğer dilbilgisi kurallarına duyarlıdırlar. Bu özelliklerinden dolayı evde büyükleri, okulda öğretmenleri tarafından takdir edilirler. (3)


İŞİTSEL ÖĞRENME

  İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenmeyi tercih ederler.
İşitseller, küçük yaşlarda kendi kendilerine konuşurlar. 
* Ses ve müziğe duyarlıdırlar. 
* Sohbet etmeyi, birileri ile çalışmayı severler. 
* Yabancı Dil öğreniminde (konuşma ve dinleme becerilerinde) başarılıdırlar. 
* Kendi kendine konuşmaları nedeniyle öğretmeni dinlemekte zorlanabilirler bu özellikleri nedeniyle işittiklerini daha iyi anlama özelliklerine rağmen bu şanslarını kaybederler. 


* Gözle okuma esnasında hiçbir şey anlayamayabilirler. Bu nedenle okurken dudakları oynar sesli okurlar. 
* Desteklemek için en azından kendi kulağının duyabileceği bir sesle okumalarına izin verilmelidir.  * İşittiklerini daha iyi anlarlar. Daha çok konuşarak, tartışarak öğrenirler. Bilgi alırken dinlemeyi okumaya tercih ederler. 
* Tempolu ve ahenkli konuşurlar. 
* Olay ve kavramları birinin anlatması ile daha iyi anlarlar. 
* Grup ve ikili çalışmalarda konuşma ve dinleme olanakları olduğu için iyi öğrenirler.
* Hatırlamak istediklerini, birisi kendilerine anlatıyor ya da söylüyormuş gibi işiterek hatırlarlar.(3)

KİNESTETİK ÖĞRENME

  Bazılarının aklında hareket enerjisi daha iyi kalır. Bunlar öğrenecekleri şeylerle fiziksel temas kurarak, yaparak öğrenirler; tacdil, kişinin el ile duyumsamasına dayanır. Kinestetik gezme, pandomim, vs.yi kapsar.
Dokunsallar oldukça hareketli olur ve hareket halinde öğrenirler. 
* Tahtayı silmek, pencereyi açmak, kapıyı örtmek, tebeşir getirmek hep onların görevi olsun isterler. * İlgi odağı olmaktan hoşlanırlar. 
* Uzun müddet oturduklarında ve hareketsiz kaldıklarında zorluk çekerler. 


* Tahta-tebeşir-anlatım ders işleme sisteminden en az yararlananlar onlardır. Bu nedenle, “yaramaz” ve “tembel” olarak tanımlanabilirler. 
* Dikkatlerini çekmek için dokunmak ve temas önemlidir. 
* Öğrenebilmeleri için yaparak-yaşayarak öğrenme dediğimiz öğrenme tekniklerinin uygulanması faydalıdır. 
* Sosyal ortamlarda canlılık ve hareketlilikleriyle dikkat çeker; insanlara yakın dururlar. Kısa, öz, dokunarak, jest/mimiklerle ve hareket ederek konuşurlar.(3)

SOSYAL ÖĞRENME
  
 Bazı öğrenciler başkalarıyla sosyal etkileşim halindeyken daha iyi öğrenirler. Grupla çalışma, ortak projeler geliştirme bu öğrencilere uygun öğrenme stilleridir.


KAYNAKÇA
1-http://ogta.net/lesson/ogrenen-ozellikleri-ders-notlari
2-http://www.egitimsokagi.com/Konu-ogrenme-stilleri--8095.html
3-https://ismetcabuk.blogspot.com.tr/2010/09/ogrenme-stilleri-ve-calsma-yontemleri.html
Genel bilgi edinilen kaynak: 
http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/35/16/964077/dosyalar/2013_10/10115511_ogrstil.doc
















9 Mart 2017 Perşembe

İHTİYAÇ TÜRLERİ

  İnsanda yokluğu hissedilen ve giderilmedisi durumunda haz veren, giderilmesi için çaba gösterilen, giderilmediği zaman üzüntü veren duyguya ihtiyaç denir.

  İnsanlar yaşamlarını devam ettirebilmek için yemek, içmek, barınmak, giyinmek gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla belirli bir çaba içerisine girerler. Acıktıkları zaman bir şeyler yemek, susadıkları zaman su içmek, üşüdükleri zaman ısınmak, açıkta kaldıkları zaman barınmak, çalışmaktan yorulunca dinlenmek, boş kalınca eğlenmek, korktukları zaman korunmak isterler. Bunlara daha yüzlercesi eklenebilir. İnsan ihtiyaçlarının bir kısmı zamanında karşılanmazsa “acı hissi” verir ya da “üzüntü” veya “kaygı” duyulmasına yol açar. Bir kısmı ise kendini aynı şiddette hissettirmez, fakat karşılandığı zaman “sevinç hissi” verir ya da “zevk” veya “gurur” duyulmasına yol açar.(1) 



  
  Eğitimde ihtiyaç da yukarıdaki  tanımlara benzer şekildedir. Eğitimde ihtiyaç beklenen koşullar ile varolan koşullar arasındaki farktır. Fark ne kadar küçük olursa ihtiyaç o kadar düşüktür. Biz öğretim tasarımcıları ise mevcut performansın istenilen performansa ulaşıp ulaşmadığıyla meşgul oluruz. 
  Altı tür ihtiyaç vardır;
1-Normatif İhtiyaçlar
2-Karşılaştırmalı İhtiyaçlar
3-Hissedilen İhtiyaçlar
4-İfade edilen İhtiyaçlar
5-Önceden Tahmin Edilen İhtiyaçlar
6-Acil İhtiyaçlar

NORMATİF İHTİYAÇLAR

 Hedef kitlenin ulusal bir standartla karşılaştırılmasıyla belirlenir. Hedef kitleden beklenilenlerle yapabildikleri arasındaki farktır. 

  Örneğin; okuyan bir birey sayılabilmemiz için  uzamnlar en az 4 kitap okumamız gerektiğini söylüyor. Eğer biz iki kitap okuyorsak okuyan birey sayılmıyoruz ve okuyan birey sayılmak için ayda 2 kitap daha okumaya ihtiyacımız var demektir. Bu ihtiyacımız normatif ihtiyaçtır.



KARŞILAŞTIRMALI İHTİYAÇLAR

 Normatif ihtiyaçla benzer yapıdadır. Farkı ise ulusal düzey ile değilde aynı özelliklerdeki bir grup ile karşılaştırılmasıdır. Yapılabilenlerin grubun yaptıkları ile farkları karşılaştırmalı ihtiyaçtır. 

  Örneğin iki farklı gruba ingilizce kompozisyon yazma ödevi veriyoruz. Birinci grupta kullanılan ortalama ingilizce sözcük sayısı 400 iken diğer grupta kullanılan ingilizce sözcük ortalaması 200 oluyor. Bu durumda ikinci grubun kullanılan 400 sözcüğe ulaşmak için 200 ingilizce sözcüğe ihtiyacı oluyor. 




HİSSEDİLEN İHTİYAÇLAR

Bireysel istek ya da ihtiyaçlardır. Kişi kendisi belirler. Amaç daha iyiye ulaşmaktır. Bireysel ihtiyaçları belirlemenin en iyi yolu anketler ve kişisel görüşmelerdir. 
   Dediğimiz gibi kişiler kendisi belirler. Mesela Benim ihtiyacım iyi bir meslek sahibi olmakken annemin ihtiyacı daha güzel bir ev olabilir. Arkadaşımın ihtiyacı günde 10 saat uyumak olabilir. Kişilere göre şekillenir ve önem sırası kazanır.


İFADE EDİLEN İHTİYAÇLAR

Bradshaw(1972) ifade edilen bir ihtiyacı, hissedilen ihtiyaçların eyleme dönüştürülmüş hali olarak tanımlar.İnsanlar çoğunlukla, ifade edilen ihtiyaçların giderilmesiyle ilgilenir.(Burton&Merill,1991) (2)
  Örneğin kilo vermek isteyen bir birey araştırmalar yapar, neler yapması gerektiğini belirler. İlk olarak yapması gerekenlerden birisi spor salonuna gitmek olduğuna karar verir. Spor salonuna kayıt yaptırması ifade edilen ihtiyaç türüdür.


ÖNCEDEN TAHMİN EDİLEN İHTİYAÇLAR

Gelecekle ilgili varsayımlarla ilgilidir. Gelecekte oluşabilecek durum, değişebilecek sistem ve gerçeklerli belirleyip bu duruma yönelik yapılması gerekenlerdir. 
  Örnek verecek olursak yurt dışına  çıkmak isteyen bir insan düşünelim. Gideceği ülke hakkında  araştırmalar yapması ve en önemlisi gideceği ülkedeki konuşulan dili öğrenmesi önceden tahmin edilen ihtiyaçtır. İletişim kuramamasının ona zarar verceğini düşünmüş ve dili öğrenme çabasına girmiştir.


ACİL İHTİYAÇLAR

    Etkisiyle önemli sonuçların ortaya çıkmasına sebep olan olumsuzluklar veyahutta başarısızlıklar olarak tanımlanabilir.(3)
 Genellikle nadir oluşurlar.
 Örneğin arabayla uzun yolculuktayken arabanın tekeri patlıyor. O gün içinde yanımıza yedek teker almamış olalım. Bu durumda tekere olan ihtiyacımız acil ihtiyaçtır. Tekerin patlayacağını tahmin edip yanımıza yedeğini almış olsaydık da önceden tahmin edilen ihtiyaç olacaktı.




KAYNAKÇA
1-http://ebadersleri.com/ihtiyac-nedir/
2-http://gizemnr.blogspot.com.tr/2016/03/ihtiyac-turleri.html
3-http://alperenfisne.blogspot.com.tr/2016/03/ihtiyac-turleri-nelerdir.html
Fikir edinilen genel kaynakça: http://ogta.net/course/ihtiyac-belirleme-ve-analizi




  

5 Mart 2017 Pazar


DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM

  Ben bu hafta  davranışçı yaklaşım konusu üzerinde durmak istiyorum. Davranışçı yaklaşım gözlenebilir ve ölçülebilir gerçeklerden bilgi edinir. 
  Öğrenme ile ilgili ilk deneysel araştırmalar 20. yüzyılın başlarında Thernikei Rusya, Pavlov ve Watson tarafından hayvanlar ve insanların laboratuarda farklı durum karşısında verdikleri davranışlara ilşkin çalışmlarla başlamıştır. 
  Odak nokta insan ve hayvanların davranışları olduğu için 'davranışçı yaklaşım kuramı' denilmişitr.



Davranışçılar öğrenmeyi uyarıcı ile davranış arasında bağ kurma işi olarak görmektedirler. Uyarıcı, organizmayı harekete geçiren iç ve dış olaylardır. Duyduğumuz bir ses, gördüğümüz bir ışık, resim, aldığımız tat bizim için birer uyarıcıdır. Uyarıcılar organizmayı etkileme gücündedir. Bir uyarıcı karşısında organizmada meydana gelen fizyolojik ya da psikolojik değişme, davranım ya da tepki olarak adlandırılır.
 Davranımların bir araya gelmesiyle oluşan eylem ise davranış olarak nitelendirilir. Davranışçılara göre davranış değişmesine neden olan üç temel öğrenme süreci vardır. Bunlar: “klasik koşullanma”,”edimsel koşullanma” ve “gözlem yoluyla öğrenme”dir. Klasik koşullanma kuramına göre birey doğal olarak bir uyarıcı karşısında gösterdiği tepkiyi, tepkiye neden olan uyarıcıdan hemen  önce gelen bir uyarıcıya da göstermeyi öğrenebilir. Ancak bu tip öğrenmeler genellikle rastlantısal olarak meydana gelmektedir. Bu nedenle eğitim programında uygulamak oldukça güçtür.(1)


  Edimsel koşullanma kuramında ise insan ve hayvanlar davranışlarını, davranış sonucuna göre belirler. Davranış sonucu olumlu olursa davranışın tekrarlanma olasılığı yüksektir. Eğer sonuç olumsuz olursa davranış birkaç tekrar bile gerçekleşmeyebilir. 
   
  Bir davranışa onlar için güzel sonuç verilirse bu duruma olumlu pekişitrme, kötü sonuç verilirse olumsuz pekiştirme denir.


Davranışçılık anlayışına göre öğrenme, uyaran-tepki bağının oluşması ve bu bağın pekiştireçlerle güçlendirilmesi süreci olarak ele alınmaktaydı. Bu yaklaşımın en büyük eksiği yalnızca öğrencinin edimi üzerinde durması, edimin nedenleri, uyaran-tepki bağı oluşurken olup bitenler üzerinde durulmamasıydı. Davranışçılar öğrenmenin gözlenemeyen kısmı ile ilgilenmiyordu. Öğrencinin anlayıp anlamadığı da pek dikkate alınmıyordu. Buna göre, öğreticiler öğrencinin neyi, ne zaman ve nasıl öğreneceğine karar verir ve genellikle onların sessiz, pasif durdukları bir süreçte onlara bildiklerini aktarırlardı. Daha sonra yapılan sınavlarda öğrenciden kendisine aktarılanları tekrarlaması istenirdi. Bu yüzden davranışçılık akımı, yüzyılın başından beri aktif öğrenme düşüncesinin yayılmasındaki gecikme nedenidir.(2)


  Davranışçı yaklaşımın savunucuları öğrenme içeriğinin nasıl tasarlanması gerektiğinden çok çevre koşullarının nasıl düzenlenmesi gerektiğinin daha önemli olduğunu savunmuşlardır (Saettler, 1990). Ancak bu yaklaşıma yönelik eleştiriler incelendiğinde; sadece gözlenebilir ve ölçülebilir davranışları dikkate alınması, zihinsel süreçlerin göz ardı edilmesi; insan ve hayvanların öğrenme süreçlerini benzer sınıfta değerlendirilmesi negatif bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, sadece gözlenebilir ya da ölçülebilir davranışları dikkate almaları soyut kavramların nasıl öğrenildiğine ilişkin soruları gündeme getirmektedir. Bu açıdan bakıldığında da davranışçı kuramı benimseyen kuramcıların, dil gelişimini açıklayamadıkları görülmektedir.(3)


KAYNAKÇA
1-) http://www.genelbilge.com/davranisci-yaklasim.html/
2-)http://davraniscilikkurami.blogspot.com.tr
3-)http://ogta.net/wp-content/uploads/2016/03/Böte-Nedir-Nasıl-Tanımlanır-Okul-Müzesiyle-Başlayan-Serüvenden-İnsan-Performans-Teknolojilerine-Uzanan-Yolculuk.pdf